-
1 doğru
ве́рно пра́вильный* * *1.1) прямо́йdoğru çizgi — пряма́я ли́ния
2) ве́рный, пра́вильныйdoğru bulmak — а) находи́ть пра́вильным; б) одобря́ть
doğru çıkmak — а) оказа́ться пра́вильным; б) сбыва́ться, подтвержда́ться (о словах и т. п.)
doğru hesap — ве́рный счёт
doğru yoldan ayrılmak — сби́ться с пра́вильного пути́
3) че́стный, правди́вый, поря́дочный2.doğru adam — поря́дочный челове́к
1) мат. пряма́яdoğru parçası — отре́зок прямо́й
2) пра́вдаdoğru mu? — пра́вда?
3.doğruyu seviyordu — он люби́л пра́вду
1) пря́моdoğru durmak — а) стоя́ть пря́мо; б) стоя́ть / сиде́ть сми́рно, не шали́ть ( о детях)
doğru oturmak — сиде́ть ти́хо / сми́рно
2) пра́вильно, ве́рноadam doğru davrandı — мужчи́на пра́вильно поступи́л
3) -e пря́мо к...; по направле́нию к...bana doğru döndü — он поверну́лся ко мне
bu yol doğru ırmağa gider — а)э́та доро́га ведёт пря́мо к реке́; б) к..., о́коло ( о времени)
akşama doğru — под ве́чер, к ве́черу
saat ikiye doğru — о́коло двух [часо́в], к двум часа́м
••doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlar — посл. пра́вду говори́ть - не вся́кому угоди́ть
doğru söz yemin istemez — посл. пра́вда в кля́твах не нужда́ется
doğru söyleyenin bir ayağı üzengide gerek — посл. тот, кто говори́т пра́вду, до́лжен держа́ть одну́ но́гу в стре́мени
- doğru doğru dosdoğru bu işi yapan odurdoğru söz acıdır — посл. пра́вда глаза́ ко́лет
См. также в других словарях:
doğru parçası — is., mat. Doğru üzerinde iki nokta ile sınırlanmış parça … Çağatay Osmanlı Sözlük
doğru — sf. 1) Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı 2) Gerçek, yalan olmayan Doğru haber. 3) Akla, mantığa, gerçeğe veya kurala uygun Bunları sana şimdiden söylemek daha doğrudur. A. Gündüz 4) is. Gerçek, hakikat Söyleyin… … Çağatay Osmanlı Sözlük
parça — is., Far. pārçe 1) Bir bütünden ayrılan, ayrı sayılan veya artakalan şey Yolun bu parçası bozuk. 2) Bir bütünden kopma, kırılma, yırtılma vb. yoluyla ayrılmış bölüm, lime Alınacakları bir gece önceden küçük bir karton parçasına yazmıştır. H.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kenarortay — is., mat. 1) Bir üçgende her tepeden karşı kenarın ortasına indirilen doğru parçası 2) Bir dikdörtgenin karşılıklı iki kenar ortasını birleştiren doğru parçası … Çağatay Osmanlı Sözlük
kiriş — is. 1) Bazı telli müzik araçlarında kullanılan, hayvan bağırsaklarından yapılan tel 2) Ok atılan yayın iki ucu arasındaki esnek bağ 3) anat. Kasların uçlarında bulunan, kasları kemiklere ve başka organlara bağlayan beyazımsı kordon 4) mat. Bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çap — 1. is. 1) Cisimlerin genişliği, kutur Tüfeklerin çaplarını sorsanız cevabını veremezler. Ö. Seyfettin 2) Büyüklük 3) Ölçü, ölçek Bütün bu çabalar da Alman edebiyatını dünya çapında bir güce kavuşturmaya yetmiyor. H. Taner 4) Yapının veya arsanın… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kesme — is. 1) Kesmek işi 2) Teneke, sac vb.ni kesmek için kullanılan makas 3) sf. Küp biçiminde veya köşeli olarak kesilmiş olan Dört tarafı kesme billur kapaklı bir eski saat. R. H. Karay 4) sf. Kesin, değişmez, maktu Kesme fiyat. 5) dbl. Kesme işareti … Çağatay Osmanlı Sözlük
ok — is. 1) Yayla atılan, ucunda sivri bir demir bulunan ince ve kısa tahta çubuk 2) Yön göstermek amacıyla belli yerlere konulabilen, oka benzer işaret 3) At arabası, kağnı vb. araçlarda koşum hayvanlarının bağlandığı ağaç Dörtnala koşan bir yük… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yarıçap — is., geom. Çemberin herhangi bir noktasıyla merkezini birleştiren doğru parçası, çapın yarısı, nısıf kutur Birleşik Sözler dış yarıçap iç yarıçap … Çağatay Osmanlı Sözlük
KUTR (KUTUR) — Taraf. Canib. * Nahiye. Mahal. Arzın veya semânın bir ciheti. * Çap. * Bölük. Bölge. * Geo: Dairenin merkezinden geçip onu iki müsavi kısma bölen doğru parçası, çap … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
parça — 1. is. 1. Parçalanmış, sındırılmış, qırılmış, cırılmış şeyin kiçik tikəsi, qırığı, hissəsi. Kağız parçası. Odun parçası. – Buruqların dörd tərəfində dəmir və taxta parçaları gözə dəyirdi. M. İ.. Dəstə sürüşkən daş və qaya parçalarının üzəri ilə… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti